28 Ağustos 2011 Pazar

Karadeniz* hevesi...

bu aralar her yerde karşıma Karadenizle ilgili birşeyler çıkıyor,gitmek gezmek görmek istiyorum. en fazla Samsuna kadar gitmişliğim var ama o da küçükken.Trabzon ,Rize,Artvin tarafları beni ancak keser.geçenlerde İzTv'de izlediğim bir programda izlediğim doğası karşılığında yeniden coştu Karadeniz hevesim.Programa göz atmak için http://iztv.com.tr/program.aspx?id=1410

yeşilin her rengini ayrı havada görüyorsunuz,çiçekler sarı,yeşil,mor,mavi her renk ayrı güzellikte.böyle bir cennete sahip olup değerini bilmemek topraklarımıza büyük haksızlık diye düşünüyorum.belgeselden aklımda kalan çiçeklerden birinin adı ''minnoş''çiçeği idi .Latincesini aklımda tutamadım Google'da arattım bulamadım ama bu şekilde çevrilen bir çiçek olduğunu gördüm. :) bizse minnoşu şımarık sevgi kelimelerimizden biri olarak biliyoruz ,değilmiş çiçekmiş..

gitmediğim için ahkam kesemeyeceğim, tavsiyelerde bulunamayacağım şimdilik ama gidenlerin tavsiyelerini göz ardı etmemek için yakın çevremden başlayarak her gözün ayrı ayrı gördüklerini değerlendireceğim.mesela Karadenize gidecek olsam bu blogda  yer alan tavsiyeleri blog sahibesinin zevkine ve gezip görme konusundaki bilgilerine dayanarak dinlerim.sonra her gezgin gibi gitmeden hakkında araştırmalar yapar ona göre rotamı çizerim.şimdilik burda sadece hayal kursam da ben bu düşünceyi ilk fırsatta hayata geçirmek isterim.bana bu yazıyı yazdıran nedenlerden birinin de sanırım bu akşam en yakın 2 kız arkadasımın Trabzon&Rize gezecek olması .



fotoğraf ; http://marydaisydinkle.blogspot.com/2011/08/buyulu-kackar-fevkaladenin-fevki.html buradan...

yeşilin dinginliğine kendini kaptırıp enerji depolamak için birebir gözüken Karadeniz gezisi, seni sabırsızlıkla bekliyor olacağım.


27 Ağustos 2011 Cumartesi

organize etmek!

Türkçeyi doğru kullanmak için yoğun çaba gösteren biri değilim ama yanlış kullanılmasına da tahammül edemiyorum. Sizin de çevrenizde organzeye (kumaş çeşidi) olarak organize diyenler çıkmıştır. Veya promosyona  - pramasyon gibi çeşitlendirebileceğimiz örnekler çoktur.Evet biliyorum bu kelimeler Türkçe değil zaten ama yine de telaffuz hatası konuşma arasında geçtiğinde içimizden de olsa düzeltme isteği duymuyor muyuz?
Neyse Türkçeyi bir kenara bırakıp , organize olma konusuna geliyorum.Çeşitli dergilerde özellikle bahar aylarında meşhur bahar temizliği temalı yazılardan sonra mutlaka dağınıklar için düzenlenme fikirlerine rastlarız.
beğendiğim kendi kendimize uygulayabileceğimiz ( do it yourself )bir kaç görsel paylaşmak istedim...

mesela bu kalemlik fikri...hem yer kaplamaz hem ucuz maliyetli ...


takıların düzenlenmesi içinse bu tarz bir pano uğraşıp yapabilirsiniz...


kablo düzenleyiciler var biliyoruz ama bu şekilde de kamufle edilebilir. güzel fikir!

sonra mesele kurdela kullanımının çokluğunun ne demek olduğunu bilen ben için yetmez ama evet! dedirten bu kurdela düzenleme kutusu pek şahane :)

20 Ağustos 2011 Cumartesi

zaman zaman...


bu Cumartesi de her Cumartesi gibi iş yerindeyim. Şehir hayatına tüm kendini kaptırmışlar kadar şehirden kaçma isteği uyanır içimde haftasonu gelince.Yoğun bir hafta geçirdiyseniz bu duyguyu yaşama ihtimaliniz katlanarak artar.işte ben de zaman zaman alıp başımı gitmek isterim. Hesaplar yapmadan yola koyulmak,uzaklaşmak.


bir su kenarında ağaç gölgesine sığınıp kitabıma dalmak ...orada zamanı unutmak...

ruha gıda müzikle , ruhumu beslemek...



sanki şehir hayatına dönmeyecekmiş gibi rahat zamanlar sonrası kendimi ''bohem'' gibi hissetmek istiyorum.
en azından gidemesem bile şimdi hayalini kuruyorum...sizin de sıkışmışlık hissi ile dolduğunuz günleriniz eminim oluyordur.peki sizin haftasonu hayalinizde ne var?


18 Ağustos 2011 Perşembe

bu sahne bana bu sahneyi hatırlattı :)



ve


malumunuz 2 filmde Türk sinemasında önemli yere sahip özellikle Duvara Karşı.Youtube'dan bazı şarkıları dinlerken karşıma İncir Reçeli'ndeki Şarkılar Seni Söyler sahnesinin olduğu video geldi yeniden izledim ve farkettim ki çağrışım yapmıştı direk nedense Duvara Karşı 'da izlediğim o sahneyi yeniden izlemek istedim.

Birbirinden iştah açıcı olmalarının yanısıra masaya yatırılmış ilişkileri irdeledim kendi kendime.
Masa etrafında şekillenen ne çok durum var aslında hayatımızda.Yemek yemeyi sevenlerdenseniz masa muhabbetine de bayılırsınız sanırım.Yani en azından ben öyleyim.Arkadaşlarla buluşmalarda falan daha bir samimi ortam olur sanki,bazen bazı sırları dökülüverirsiniz o samimiyet içinde bazen rahatlatır masa muhabbetleri.

Yukarıdaki 2 videoyu o şekilde paylaşmış olmam ''aradaki 7 farkı bulun'' etkisi yaratmasın.Filmleri izleyenler farklı konular üzerinden gittiğini bilir ama yine de yakın sahneler.Ortak yönlerinden biri masada ''rakı'' olması mesela... ;)

Bazen bazılarını bir masada kandırırsınız, bazen bırakır gidersiniz, bazen o an hiç bitmesin istersiniz...
bazen birbirine yakın bu 2 sahne aklınıza geldi diye oturur bu paylaşımı yaparsınız.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Bugünlerde...


rengarenk kağıtları kesip kırpıp anlamlı şeyler yapasım ,


sıkıntıdan çıkıp çıkıp alışveriş yapasım var...

sonra şaşkınlıkla dinlediğim arkadaş hikayelerim ...

ve gelince sımsıkı sarılmayı beklediğim bir sevgilim var...

14 Ağustos 2011 Pazar

Smurfs on Melissa

malum gündemde Şirinler 'in Hollywood yapımı bir filmle yeniden bizleri çocukluğumuza götürüşü var :) hepimiz o minik koloniyi zamanında sevmişizdir. bu hafta kızlarla Şirinler seansı düzenleyeceğiz,yorumumu ona göre yaparım.buyrun fragman

her akım kendi pazarını yaratır ya hani bu seferde Şirinler sevdiğimiz Melissalara yansımış daha da çok sevelim diye.şuradaki bilgiye göre Collette nin satışında olacağı yazıyor,e-shopu hakkında fikrim yok açıkçası internet alışverişiyle aram eskiye nazaran son 3 yıldır neredeyse hiç yok.ama bu Şirin babetlere bayıldım...







11 Ağustos 2011 Perşembe

benim de tacım olabilir ♥

çiçekleri seviyorum,çiçekler ile uğraşmayı da çok seviyorum...çiçeklerden taç yapımının böylesine güzel anlatılışını bulunca hem kaybetmemek hem de paylaşabilmek adına bu yazıyı yazmak istedim.el yapımı ile uğraşılmış ve içine emeğin güzelliği katılmış herşeyi seviyorum daha bir anlamlı buluyorum.
bu tacı kendim için yapacağım günü bekliyorum. muhtemelen 17 Eylül'den sonra bir gün, sonunda İstanbul adalarından birine gitmeyi başarabildiğimizde...






nazara inanırım....

bracelets by justlikeastar1

kötü göze kötü enerjiye öyle çok inanır oldum ki karşıma çıkan pekiştireçler sayesinde....bu tatilde bir arkadaşım sayesinde ,yazlık yerlerde kurulan akşam tezgahları olur hediyelik ,bijuteri vs. satan yerler hani...işte o tezgahlardan birine dadandım...rengarenk cıvıl cıvıl bileklikler aldım.aslında 6 tane olmaları gerekiyordu ama 1 tanesini ben düşürdüm ona nazar diyemem.... kalan 5 adetle baya bi vakit geçirdim , onlar benim renkli arkadaşlarım misali hep yanımdalardı...ta ki İstanbul!a gelene kadar...ah İstanbul iyisin hoşsunda insanın enerjisini bitiriyorsun , bunu bil!

İstanbul'a geldiğimin daha ilk günü, yakın tanıdığım ama nazarının değdiğine inandığım biri , ''ayyyy ne güzeller!'' diye yanıma yaklaşıp özellikle kelebekli turkuaz rengini ve yanındaki turuncumsu güllü olanı gözüyle işaretlemiş gibi çok beğendiğini söyledi....
ve aynı akşam bilgisayar başındayken hiç bir yere takılmadığım,çarpmadığım halde bileğimde sadece ikisi ayrıldı çıtır çıtır boncuk sesiyle farkettim ki olan olmuştu...

Olsun, sağlık olsuın!olan bunlara olsun....yeşil nazar boncukluyuda kurban ettik nazara... elimde kaldı mercan rengi olan ve firuze taşlı olan... şimdilik benimleler gözüm gibi bakıyorum onlara...

sevgiler


8 Ağustos 2011 Pazartesi

püfür püfür...

neyse ki Ağustosun ortalarına gelmemize rağmen öldürücü kavurucu sıcaklarla boğuşmuyoruz bu aralar...bir önceki postta bahsettiğim evlerde size böyle püfür püfür oturabileceğiniz teraslar sunarlar mı bilmem , sunarlarsa da ev fiyatını 2 ye katlıyorlar :)...
bakalım da içimiz açılsın istedim...



favorim bu pembeler ...



tavandaki mavinin tonuna bayıldım...

7 Ağustos 2011 Pazar

İstanbul'da ev sahibi olmak...? ya da olamamak ???

taşı toprağı altın İstanbul'umuzun değeri , gün geçtikçe her bir karışı m2 si dolara ve euroya endeksli olarak arttığından yakalayabilene aşkolsun...arada sırada sanki ev alacakmışım gibi içime bir heves gelir bakıveririm neler var diye? ama dudak uçuklatan fiyatlar karşısında İstanbul'da ev sahibi olmayı iyice abarttıklarını düşünüyorum.yaşamınıza kalitesini sunduğunu iddia eden lux projeler, insanları tek tip evlere yerleştirip kontrol eden sistematik düzene dahil olmak bedelini kat be kat ödediğiniz rakamlarla mümkün...

evet çok güzel projeler de var hakkını yemeyelim, çarpık şehirleşme ile harap ettiğimiz bu şehirde en azından yeşilini koruyan, kendi düzenini kuran sitelerin olması çok güzel ama bazen öyle eğreti işler de yapılıyor ki insan hayrete düşüyor.örneğin çevresi çarpık kentleşmenin naçizane örneğinden olan bir bölgenin orta yerine havuzlu ,sosyal imkanları oldukça geniş sizlere rüya gibi bir yaşam sunma vaadinde bulunan bir proje yapılıyor ,-anlamadığım bir başka konu ise henüz proje aşamasında iken bile çoktan bu evlerin tükenmiş oluşu-, sitenin içindeyken herşey güzel ama dışına çıkınca bambaşka bir dünyadasınız.

çok detaylara girmeyeceğim, proje isimlerini saymaya başlasak bitiremeyiz ama az çok her pazar gazetelerde bazı proje ilanlarına göz atmış olanlarınız var ise konut fiyatlarının dolar bazında olduğunu görürsünüz.Mortgage sistemi ile uzun yıllara yayılan ödeme koşulları, güya kira öder gibi ev sahibi olabilme imkanı - mülk edinmeye önem veren toplumumuz için uygun koşulları sağladığından daha da cazibeli hale getiriyor durumu.eğer geçmişten gelen bir varlığınız yoksa bu koşullarda eskilerin yaptığı gibi birikimlerinizi üstüste koymak ve kendi yağınızla kavrulurken birşeylere sahip olabilmek her geçen gün daha da zorlaşıyor...

pembe panjurlu ev hayalinin olduğu yıllara geri dönebilmek olsa kimbilir kaçımız o zamanları tercih eder. ;)


bize şanslı nesil diyip duran teyzelere sesleniyorum ; neyimiz şanslı???İstanbulun trafiğine, stresli iş yaşamının kollarına , insan ilişkilerinde sahteliğin ortasına düşmüşüz hala şanstan bahsediyorsunuz...

6 Ağustos 2011 Cumartesi

fikir*

kişiselleştirilmiş eşyalara bayılırım.bu fikri, yaz tatilimde bir evin cam önüne yerleştirilmiş sardunya saksılarında görünce fotoğraflamadan geçemedim. çok güzel durmuyorlar mı?



saksılarda sırasıyla ; James Joyce, Bukowski , Cannibal , Faulkner, Hangover( film olan mı?? :) ), Primat ... yazıyor son 2 saksıda yazanları okuyamadım...

güzel Ege sokakları, yaratıcı fikirleri uygulamak ,istediğin renkleri harmanlamak bakımından elverişli.. atmosferin etkisiyle seni yaratıcılığın içine sokuyor yeni fikirlere yelken açmanı sağlıyor..öğle sıcağında gezmiyor olsam kapısını çalıp ev sahibi ile konuşmak isterdim ama susuzluk beni yorduğundan hızlıca oradan uzaklaşmak zorunda kaldım elime de bu fotoğraflar kaldı....

4 Ağustos 2011 Perşembe

instagr.am

söylemişlerdi de inanmamıştım bu instagr.am insanda hastalık yapıyor...bir de bir yerde okumuştum, insanın içindeki gizli fotoğraf aşkını ortaya çıkarıyor gibi bir tabir kullanmışlardı, tam olarak budur işte ... elinizde efekt şansınız olunca çektiğiniz fotoğraflar daha da bir çeşitlenip güzel gözüküyor gözünüze.paylaşmadan duramıyorsunuz, iphone app. store da bu ve buna benzer başka uygulamalar da var ama en popüleri bu aralar instagr.am, çektiğim ve efektlediğim bir kaç fotoğraf ;

tatil nedeniyle buralarda değil huzurdaydım :) yüzümü gülümseten bu lavantalar arasındaki beyaz kelebeğe sonsuz teşekkürler...



rüzgarın bol olduğu 26/07/2011 tarihinde çektim bu fotoğrafı, efekt ile birlikte maviler daha mavi sanki ;)


ve dönüş yolu... hangimiz bulutlardan şekil bulmaya çalışmadık? yolculuk anında fotoğraflayamamaktan üzüntü duydugum ayçiçeği tarlalarının yanından geçerken bulutlara baktım bir de ne göreyim;

Bulutlar bana bi kalp sunmus mesela..?

yani ben en azından öyle görmek istedim, kendimi avuttum.
ufak mutlulukları da yakalayamazsak iyice çekilmez olmaz mı hayat?


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...