31 Aralık 2010 Cuma
nasıl olsa artık kışlar yaz gibi...bknz.31/12/2010
bu sevimli toplar dondurmayla yapılan dekoratif sunumlar.eskiden olsa kış ortasında dondurma görmek bile üşütebilirdi ama şimdi nerde kaldı soğuklar nerde kaldı kar?Avrupayı ve dünyanın çeşitli ülkelerini kar kış afet sarmışken biz hala ne kış gördük ne yaz gibiyiz.
sevimlilikleri bir yana, yaratıcı sunumlar her zaman dikkatimi çekmiştir.izlemekle yemek arasında kalacağımız kadar tatlı değiller mi?
18 Aralık 2010 Cumartesi
macaron forever ! :)
Laduree , açıldı açılıyor derken açıldı.Macaronu önceden tanımıyor muyduk tanımak ne kelime bayılıyorduk ama sanki bir Avrupalı gelip İstanbula tanıtınca daha bir tatlı oldu,moda oldu macaron.Baylan,Çengelköy Seval Pastanesi ve Beyaz Fırından tadıyor, biliyorduk.Laduree daha bir Fransız estetiğinde sunması bakımından,tasarım kutuları şık sunumalarıyla gitmeden gönlümüzü fethetti.
Bu sefer Laduree değil bir başka macaron mağazasını keşfettim,henüz internetten ama birgün orada da olurum.Aşağıda paylaştığım fotoğraflar da, bir mağazanın amacını aşıp ,mağaza tasarımıyla nasıl ilk bakışta aşk yaratabileceğini düşündürdü bana.
İtiraf ediyorum, üstteki fotoğrafı ilk gördüğümde macaron değil kristal taş satan bir yer olabileceğini düşünmüştüm.Şık!
15 Aralık 2010 Çarşamba
yaz mı kış mı?
Sevmem ben kışları.Kış soğuk,donuk ve durağan geçer.Kış ayrılık getirir gibi gelir bana.Yaz çocuğu olmamdan kaynaklanadabilir soğuktan uzak durmam.Hassas ve çabuk hastalanabilmemden ve kışın çogunu dirensem bile hasta geçiriyor olmamdandır belki de.
İçinde sonsuz umut barındırabilen insanlar ya da bardağın dolu tarafını görebilenler içinse kış ,yeni bir bahara,doğanın uyanışına,çoğalmaya açılan kapıdır belki de.Yine de ben sıcak zamanları seviyorum.Renklerin daha parlak,insanların daha sıcak ve güleryüzlü olup,enerjimizi borçlu olduğumuz güneşi seviyorum.Güneş güzelleştiriyor,daha yaşanası bir anda oluyor yeryüzü.
Kış ise uzaktan sevilesi benim için.Doğayı bürüdüğü bembeyaz örtü ile saflığını sunan bir gelin beyazlığında.Daha inanılabilir yapıyor masumiyeti.Peki ya sonra ? Her masumiyetin sonu gibi onunda örtüsü kalkınca çıkıyor açığa eksiklikleri.İşte tam bu zamanda da Güneşe borçlu yeniden bir döngüye girişini,yeniden ısınması,yeniden çiçekler açması ağaçların,kuş seslerini daha çok duyabilmemiz.
İlkokulda öğretilen 4 mevsim vardı bir zamanlar.Doğaya ihanet ettik,insanoğlu girdiği herşeyde olduğu gibi bunu da bozdu.Ani geçişler,hayvan nesillerini tehdit eden kimyasallar,çeşitli hastalıklar,bitki örtüsünün bozulması hepsi bizim eserimiz.Çok mu geç ? Belki ama belki de değil.Herkes kendi adına birşeyler yapabilse hala kurtarılacak durumdayız ya da sona yaklaşmayı biraz daha uzatırız?
8 Aralık 2010 Çarşamba
6 Aralık 2010 Pazartesi
Festival tadı olsa...
Festival tadında geçen her zaman dilimini seviyorum.Kıpırtılı sanki her yer. Gerçi geçmiş senelere göre bu sene yeni yıl süslemeleri daha az olsa da,hatta ürün konusunda çeşitler gezdiğim yerlerde beni tatmin etmese de yeni bir yılın gelişi hem temiz bir sayfaya geçiş gibi,hem de sanki herşey bambaşka olacak gibi.En azından hissiyat ile kendimizi avutalım. :)

1 Aralık 2010 Çarşamba
yorgun bir günün ardından...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)