29 Kasım 2010 Pazartesi

güzel bir yemek yemek :)

bu da benim ilk yemek postum olsun.:) bu aralar farkettim ki ne zaman ,ne yapsak diye konuşsak benden çıkan cevap ;önce şöyle güzel bir yemek yesek? Canım kardeşimin doğum gününden tam tamına 1 ay önce yaptğımız bir etkinlikten.Palladium Polonez Brasseria'da canlı müzik eşliğinde ,güzel bir akşam yemeğindeydik.



Kırmızı et yemiyor olmam sebebiyle klasik tavuk seçeneklerimden,Milano usulü schnitzel,mantar sevenler için ideal.Karışık ortaya söylediğimiz tabak ve bütün hepsinin sonunda ulaşılan sufle.

27 Kasım 2010 Cumartesi

aşka aşık kaç kişiyiz?




sevdiğim figürler var. başında yıldız geliyor,sonra kalp motifleri,kuşlar,damask desenler....bu fotoğrafı da gezdiğim sitelerden birinde buldum. yazdırılabilir olması bakımından cezbetti.belki bir gün hem sevgimi hem teşekkürlerimi sunarkan kullanabileceğim bir görsel.paylaşmak,hatta paylaşıma katılmak isterseniz sizi şöyle alalım; kaynak


25 Kasım 2010 Perşembe

mucizelere inanır mısınız?

Olan biten onca şeyden sonra, insan ne zaman vazgeçer hayata dair anlam aramaktan?Zaman bu kadar köreltir mi içimizdeki çocuğu?Sahip olamadıklarımıza hayıflanmaya değil de sahip olabildiklerimizin minnetine ne zaman alışacağız?
Bir dönem daha safken,hayatta herşeyin daha güzel ve temiz olduğunu düşünürken ,hepimizin bir sonraki adımın ne olacağını anlamlandırmaya dair,işaretlere inandığımız zamanlar olmadı mı?Hayatın bize küçük şakalar yaptığını,aslında daha güzel şeylerin geleceği için sıkıntılar çektiğimizi düşündüğümüz;düşünce gücüyle iyiyi kendimize çekeceğimiz...Öyledir de bir nevi,içindeki enerjiyi hayatı güzel yaşamaya adamış herkes mutludur bana göre. Siz ne sunarsanız hayata, size öyle geridönüş yapar.Her sabah uyandığınızda , hala nefes alıyor olduğuna şükredebilmek bir erdem değil midir?Güneşin,fazlasıyla kirlettiğimiz dünyaya bizim için doğması yetmez mi ufak bir tebessüme.İnsanın içindeki umudu yitirmesi kadar kötü ne var hayatta?Hem'' nefes alıyorsak hala umut var demektir.'' di mi?
Şu aralar içimde adını koyamadığım başka bir kıpırtı, mucizelere, anlam yüklemelere farklı bir bakış açısı geliştirdim kendi kendime.Dostluklarımda, ilişkilerimde pek hesaplı kitaplı,içten pazarlıklı olmadım neyse ki.Kendi dünyamda küçük mutluluklar yarattım tutunmak için.Önüme çıkan olumsuzlukları terse çeviremesem de nasıl daha iyi olabileceğime kafa yordum en azından.
Şimdi önümde biliyorum daha çok şey var öğreneceğim, atlatacağım belki çok acı var,ama güzelliklerinde arkasından geleceğine inanmazsam nasıl geçer zaman?
Kendi mucizelerimizi kendimiz farkedebiliriz ancak.Detaylarda gizlenen güzelliklere tutunarak bu yolları geçmeye alışacağız.


24 Kasım 2010 Çarşamba

Nadas.


kırılmış bir şeyin yeniden yapılması onu eski haline getirebilir mi gerçekten?yapsanız bile kırık oldugunu bilirsiniz ,ne zaman yeniden kırılacak diye beklemez misiniz? Eski dayanıklılığını kaybetmiş gibi gelir. Dostluklarda böyle midir?
Biliyorum gerçek dostluklar ne olursa olsun kaldıgı yerden devam edebilir diceksiniz belki ama... işin aslı öyle değildir.ufak tefek tatsızlıklar her zaman olabilir,unutulabilir,affedilebilir.ama dostunuzun size inanmaması, sizi yargılaması kadar kırıcı bir başka ne vardır? Baskalarını pek umursamadan yaşayabilenlerden olamadım malesef, ama kimseyi ne bir dostumu ne tanımadıgım yanlıs yaptıgını dusundugum kım olursa olsun kimseyi ,dışardan yargılamadım.Onu ya da yaptıklarını sorgulamadım.Kırgınlığın kızgınlıktan daha ağır bir his olduğunu düşünüyorum.Çünkü kızarsınız,öfkelenirsiniz sonra aynı hızla geri unutabilirsiniz gibi geliyor,kızdığım seyler belki benim için daha az önemli ,ama kırgınlıklar daha derinlerde bir yerlere dokunan,daha zor unutulan benim için.
Yine de kaldığım yerden devam edebilmeyi çok istiyorum, hayatında çok özel zamanlar yaşayan bir dostumun yanında olabilmeyi çok istiyorum.Ama dedim ya kırıldıktan sonra bazen içinden gelmiyor.O yüzden şimdilik nadasa bıraktım geçmişi, biraz sindirdikten sonra yola devam

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...