29 Haziran 2011 Çarşamba

Haziran 30*


bugün benim doğum günüm...

eksiklerimle, biriktirdiklerimle, sevdiklerimle, üzdüklerimle,unuttuklarımla yoluma devam ettiğimi hatırlatan bir yıldönümüm daha.yeni yaşımda sağlık mutluluk huzur dileyecek nice arkadaşım var sağolsunlar.bu zamanda en azından hatırlanmak bile yetiyor insana... :)

bir de kendi kendime dileyeceklerim var , malum yaş 27 oluyor pastamda 27 mumum olacaksa 27 dileğim olacak benim, şimdi başlasam saymaya ancak bitiririm bu yazımı o yüzden aklıma ilk gelenleri sıralayayım günün ilk dakikalarında ki gün boyu sürprizlerim bitmesin :)

1 ) artık çok klişe olacak zaten bende vazgeçtim istemekten ama adettendir :) ..
yine de kalbimin bir köşesinde durur mini mini birşey..

2 ) asker yolu beklemek ne zormuş bu dileğimde zamanın hızlı geçmesinden yakınmayacağıma söz vererek 17 eylüle kadar zamanın su gibi geçmesini diliyorum...

3 ) 3. dilek aklıma gelirdi de kardeşim sağolsun bu sene hediyemi geçen seneki gibi erkenden verdi , iphone için teşekkür edeyim burdan ;)

4 ) sağlık ve huzur olmadan hayatın tadı olmaz ... sağlıklı olmak seratonin salgılamak için bu yaşımda bol bol spor yapmayı diliyorum...

5 ) tatil !! yeni yaşımda kısa kısa ama açık yollar olsun istiyorum fallarımda :) yapılması gezilmesi görülmesi tadılması gereken ne varsa listemde azaltmaya başlayayım istiyorum...

6 ) başarı ! başardım diyebilmek herkes kadar önemli benim hayatımda da... başardım diyebilmek için yapmam gerekenleri yapabileyim istiyorum...

7 ) aşk!? bir dakika yanlış mı oldu? ben aşkı zaten bulmadım mı? :) o zaman dileğim aşkımızı kaybetmemek olsun ;) bu da bizim için gelsin

8 )yeni hayat! düşününce bile panik oluyorum ama sanırım yeni yaşımda hayatımda yeni bir kapıdan giriyor olacağım kendime ve yanımdakilere bu yolda şans ve kolaylık diliyorum ... :)

9 ) dostlarım... iyi -kötü günde yanımda olan ,olamasa bile kalplerinin bir köşesinde bana yer vermiş tüm dostlarımı yeni yaşımda ve geri kalan hayatımda kaybetmemeyi diliyorum...

10 ) pasta ! nasıl bir pasta isterim hiç düşünmedim ne tema ne renk ama kocaman bir pastaya kim hayır diyebilir?

11 ) hayallerim...ilk gençlik yıllarım Bozcaada sevdası düştü gönlüme...tutturdum taş ev istiyorum diye o gün bugündür içimde!yeni yaşım bana bu fırsatı verir mi sonraki yaşlara mı bırakır bilemiyorum ama isteyenin bir yüzü vermeyenin iki dememişler mi? :)

12 ) zaman! tadına varabileceğim anlar yaşayabilmeyi diliyorum...

13 ) pişmanlıklardan uzak bir yaş olsun.

14 ) pastayı dilerken aklıma geldi herkese bonnyfood gidiyor bana da belki birileri yollar :)

15 ) kilo... herkes gibi her daim 3 ile 5 arasında değişen kilo fazlalığı durumum son günlerde 5i geçince acil durum sinyalleri çaldı.çaldı çalmaya da henüz hazır değilim biri yiyerek zayıflamanın gerçek olduğunu kanıtlasın ilk ben gidicem peşinden. en azından 5 kilo vermeyi sıkıştırıyım bu araya ;)

16 )nedense bu yılbaşı uzaklarda olmak istiyorum. duyurulur!

17 )mızmızlık yapabileceğim huysuz zamanlarımı çekebilecek kişiler yanımda olsun hep.bunu da diliyorum evet! tabi onlara sabır da diliyorum...

18 ) 18 yazdım da ne önemliydi 18 yaş bir zamanlar ..şimdiyse hayatın şakası 27 ...en azından daha 30a var dimi? (avunalım)

19) kitaplar. çocukluktan beri hayatımda yerleri var. bir oda dolusu kitabım daha olsun,bıkmam ki...

20 ) yeni hayatım yeni evim olursa ben bundan istiyorum kimine göre fuzuli ama görüntüsünü seviyorum dekor bile olsa olur...

21 )İstanbul trafiği çekilmez olduğu anlarda ayağımı yerden kesecek bir Vespa

22 )doğru ve hızlı karar verebilmeyi diliyorum... bu benim için önemli hayatımda kararsızlık büyük sorun olabiliyor...

23 ) sona doğru yaklaşıyorum hem aklımda çok şey var gibi hem yok gibi. fotojenik olabilmeyi diliyorum ...flaşlar patladığında o kayan gözler benim olmasın :)

24 ) çevremde bencillik yapan beni üzen ne varsa benden uzaklaşsın istiyorum... ışık hızıyla!

25 ) Paris'e gidip ne kadar çikolata tatlı ve ekmek üzerine çalışan yer varsa tamamen inceleme amaçlı gitmek istiyorum. :)

26 )bir yaşın daha sonuna geldik. isteklerimiz bundan sonraki yıla kalacaksa şimdiden düşünmeye başlayayım.iyi güzel ne varsa diledim kendimce, içimden geldiğince....

şimdi sıra ;

27 )

doya doya yaşayacak mıyım nasıl geçti anlamayacak mıyım bilemiyorum ...zaten 2012 'de Marduk falan diyorlar neyse karıştırmayayım oraları....ben elimdeki yaşı tepe tepe kullanayım...

tabi bu arada aşkları ile benim varoluşuma sebep olan annem ve babama sonsuz teşekkür etmek isterim.Huysuzluğumu kaleme aldıkları bebe günlüğü gibi birşeyden alıntı yapmak isterdim ama uzun bir listeden sonra ne kadar huysuz olduğumu anlatan bir yazı hoş olmaz beni yanlış!! tanımayın sonra :) bir başka yazıda huysuzluğun evreleri olarak o yazıyı da yazarım, çocuk yapmaktan vazgeçersiniz...

ayrıca hatırlatayım ben bir yaş büyüdüm ama siz bir yılı daha yarıladınız.Haziranın son günü demek ikinci 6 aylık evreye giriyorsunuz demek.bende sizleri kutlarım :)

sevgiler....


28 Haziran 2011 Salı

yalnız bir gelincik ...



şehir hayatında betonlar arasına sıkışan bir çocukluğum olmaması bakımından şanslı olduğum söylenebilir.Çengelköyde yeşillikler içinde gayet çiçekleri ve böcekleri tanıyarak geçti çocukluk dönemim.Şimdi lüks villaların olduğu yamaçlarda papatyalar gelincikler toplardık, bütün bunları yazarken çok nostaljik birşeyden bahsediyormuşum gibi geliyor utanıyorum ama görüyorum ki zaman çook ama çok hızlı o yüzden aslında gitgide nostaljik zamanlarımın artacağını hissediyorum.
bu gelinciği de yol kenarında süzüle süzüle dururken kendime yol arkadaşı olarak aldım.hem bu kadar ince hem de nasıl o yol kenarlarında öylesine muntazam dururlar anlamam,kağıt gibi inceciktir oysaki kırmızı kısmı.hem sonra çoğu kişinin bilmediği, söylediğimde aaaa dedikleri reçeli de vardır bu gelinciğin.ben Bozcaadadan Seyhan Teyzem sayesinde öğrendim sağolsun ve şimdiye kadar bir onun yaptıklarını yedim,anlattığı kadarıyla baya eziyetliymiş yapması ama net olarak hatırlayamıyacağım nasıl yapıldığına dair anlattıklarını. Sonra bu yazıyı yazarken bir bakayım varmıymış dedim ve beni hiç şaşırtmayan Bozcaada bağlantılı sonuçlar çıktı karşıma. :)


bir gelincik üzerinden anlatımla ağzımı sulandıran Adagelincik ve 2008 tarihli bu yazısında gelincik ve domates reçelinden bahseden devletşah... ile karşılaştım.

bana eşlik etsin diye yoldan kopardığım bir gelincik beni nerden nerelere götürdü. farkettim ki ada zamanım gelmiş bu yazıya daha fazla Bozcaada sevdamla ve özlemimle devam edemeyeceğim.

sevgiler! :)

23 Haziran 2011 Perşembe

malumunuz incir reçeli...

uzun zamandır izledim izlicem derken sonunda izledim...herşeye ağlama yetisi olan ben evet
elbetteki ağladım :S ama neyseki öyle fazla fazla ağlamadım bir damla yaş süzüldü diyebilirim.
aslında çok masalımsı bir aşk gibi gelse de gerçek hayatın içine de masalları karıştırmıyor muyuz?
ve belki de en çok masal içinde mi gerçek içinde miyiz diye düşünmüyor muyuz aşk çemberindeyken?

incir reçeli ise bana ilk yalnız tatilimi hatırlatır, yalnız dediysem öyle özgür kız modlarında uzaklara gittiğim bir tatil değil...gayet ergen zamanlarımda ilkokul arkadaşımın Marmarise taşınması ve o yaz oraya ailemsiz gitmemi sayıyorum ilk yalnız tatil olarak.reçel alışkanlıklarımda tercihimi genelde kırmızılardan( çilek-vişne-böğürtlen ) kullanan ben , o yaz her kahvaltıda sanki hayatımda ilk kez yiyormuş gibi incir reçeli yediğimi hatırlıyorum.


20 Haziran 2011 Pazartesi

tweet dreams...


bugünlerde uzaklarda olan , sevgisini kalbimde hissettiğim biricik aşkımın bana kendi elleriyle hazırladığı gece lambam...internette gezinirken benzer birşey bulmuştum, uğraşmış yapmış ve benim yüzümü güldürmüş...elektronik mekanizması olan şeyleri patlatma veya bozma konusunda yüksek potansiyele sahip olan ben günlerden birgün bu gece lambasını da fişe takarken patlattım malesef...
şimdi yeni bir haftaya başlarken dosyaları düzenleyeyim derken fotoğraflar arasından çıkan bu anı yüzümü gülümsetmeye yetti...kendisi muhtemelen askerden dönünce okuyacak bu yazdıklarımı , iyi ki varsın sevgilim, yokluğunda bıraktıkların bile yetiyor bana...

16 Haziran 2011 Perşembe

lunapark...


çok sık gidemesem de içimde sevdasını barındırdığım bir yerdir lunaparklar.adrenalin duygusunu eğlenceyle hayatımıza sokan ,yüreğin hop ederken herşeyi unuttuğun yerdir çığlıkların arasında...
kimilerine göre çocukça kimilerine tehlikeli ve güvensiz gelse bile ben severim rengarenk coşkusunu.

Salı akşamı Türk toplumuna psikolojik eziyet uygulayan dizimiz Öyle Bir Geçer Zaman ki' de romantik aşık Mete'nin palyaçolu sürprizi beni duygulandırırken :) , Soner Bey'imizin Aylin ile geçirdiği kumsal keyfi de ayrı güzeldi...İzlerken eski Türk filmi duygusunu vermek istemiş ve bence başarılı olmuşlar.Eski dönem dizilerini kendimce Hatırla Sevgili ile sonlandıracağımı söylemiştim ama bu diziyi de es geçmek haksızlık olur diye düşünüyorum...Her hafta bakalım şimdi ne olacak diye sabırsızlıkla bekliyorum...

Ama asıl bu yazıyı bana yazdıran lunaparktaki salıncak sahnesiydi.Sanırım 1 kere falan bindim bu salıncaklara şimdi ne zaman lunaparka gitsem ya fırsat olmaz ya es geçerim ama şimdi düştü içime kurt, gidilmesi kanatlanmadan uçulması gerek...

12 Haziran 2011 Pazar

nişan kına düğün üçlüsü!

yaz gelince nişanlar düğünler birbirine girer malum hızlı çoğalan bir toplumuz ,aile bağlarımız da kuvvetlidir genelde, e eğlenmeyi de severiz.son yıllarda bir de Ramazan ayının yaz aylarına denk geliyor olması sebebiyle düğün gibi organizasyonların Ramazan ayının ya öncesine ya sonrasında olmasından bu sıkışıklığı yaşıyoruz.Beyleri bilemem ama bayanlarda malum kıyafet derdi baş gösterir.
kıyafete uygun ayakkabı çanta takı vs...ne çok detay var hayatımızda ama biz böyle güzeliz. ;) sezonumuzu bir nişanla açmış bulunuyoruz bu haftadan itibaren gideceğim kına nikah düğün sayısı epey fazla.çalıştığım için kıyafet derdim eğer yeni alacaksam kısıtlı zamana sıkışmak zorunda kalıyor, bu da zaten kararsız olan bana daha da büyük sıkıntı yaratıyor. internetten beğendiğim markaların lookbooklarına göz atarak ya da moda bloglarından fikir oluşturması açısından farklı kombinlere bakınarak seçimler yapıyorum bu da işimi az da olsa kolaylaştırıyor.çünkü asıl zor olan aklınızda olan kombini kısıtlı zamanda bulabilmek hadi elbiseyi buldunuz diyelim ayakkabıyı yakalayabilmek gibi şeyler.
şimdilik kurtarıcı bir siyah elbise ile nişan organizasyonumuzu atlattık çok siyah olmak istemediğimden kırmızı ayakkabı-çanta ile renklendirdim kendimi eylül sonu kır düğünü olacağı ve en azından bronzlaşmış olacağım için daha renkli birşey tercih ederim.tabi şimdiden bakmaya başlamam en doğrusu çünkü istediğinizde bulamıyorsunuz hemen, özel olsun farklı olsun dediğinizde iyi bir bütçe ayırmış olmanız gerekiyor , yoksa malum aynı düğünde aynı elbiseden başkasında görme şanssızlığı ile karşılaşıyor evet bizler sosyetik değiliz belki ama kadınız sonuçta neden pişti! olalım?


Başlıksız
elbise için fikir aradığım şu günlerde faydalandığım bazılarını önceden bildiğim bazılarını ise yeni keşfettiğim bloglar oldu bir ara yeri gelince listesini yapacağım unutmayayım diye ama bir konuda sıkıntı var bence genelde paylaşılan elbiseler herkesin alabileceği tarzda değil hem fiyat hem ulaşılabilirlik bakımından.zaten bazılarının yorumlarında da bundan yakınılmış.bu arada burayı bir moda bloguna çevirme girişimim olmayacak asla ,küçükken bebeklerine sürekli makyaj yapan ya da kağıttan elbiseler giydiren -yani en azından benim çocukluğumda henüz kağıt vardı digital ortamlarda büyümedik sonuçta!-bir kız olmadım, ama bu polyvore'un bağımlılık yarattığını söyleyenler var bir de ben deneyeyim dedim...muhtemelen hevesimi alır bırakırım :) bir de pinterest var zamanım oldukça keşfetmek için baktığım beğendiğim...neyse yine bir pazar gününü bitirdik çok şükür...........**12.06.2011 Türkiye için seçim günüydü , ne kadar demokratik ne kadar güvenilir ve sağlıklı bir ortamda seçimlerin yapıldığı bana göre muamma.Çok umutlu değilim geleceğe dair ama umarım hepimiz için iyi olur.

5 Haziran 2011 Pazar

pazar günleri ?!

sevemedim gitti şu pazar günlerini...sıkıcı geliyor sanki olmaması gereken bir günmüş gibi, double cumartesi olsa neyse ama pazar demek bile yetiyor...tek sevdiğim yanı sabah yapılan keyifli uzun pazar kahvaltıları....
öyle uyumakla ayaklarını uzatıp dinlenmekle pek arası olmayan ben için fazla geliyor pazarlar...
pazar sıkıntılarını bağlayabileceğim çok şey var aslında, belki saçma eğitim sistemimizdeki sınavların yapılmasına bağlayabilirim, belki babamın yaptığı trafik kazasının güzel bir pazar gününün gecesinde olmasına,belki sırf haftaya mola denildiğinde yapacak birşey bulamamaya,belki şu anda erkek arkadaşımın askerde olmasından dolayı daha keyifli değerlendiremeyecek olmaya vs..vs...
ama bu pazar , hissettim artık yaz geldi....deniz havuz zamanları başlayacak iyice :) .en azından şimdilik sevmem için nedeni olabilecek bu pazarların.herkesin pazartesi sendromu varsa benim neden pazar sendromum olmasın? ben pazarla sorunluyum belki?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...