27 Şubat 2012 Pazartesi

bizim kızlar*

eskiden ''bizim kızlar'' diye bahsedip 45 yaşlarını çoktan geçmiş kadınlara sinir olurdum.hani kızlar deyince böyle daha 20-25 li yaşlar olabilirmiş gibi geliyor.bu bakımdan ben hala bizim kızlar diyebilirim. ama ilerisi için birşeyler bulalım....

bazen düşünüyorum da çok tatlı arkadaşlarım var. herkes kendi havasında kendi hayatına devam ederken bi mola verip birbirimize zaman ayırdıgımızda sohbetin dibine vuruyoruz.uzun süre görüşmesek bile kaldığımız yerden devam ediyoruz bi şekilde yakalıyoruz birbirimizi.

şu sıralar bir miniğimiz olacak :) heyecanla bekleyen annesi ve bi dünya deli teyzesi(bunlar biz oluyoruz)
bir prenses mi bir cadı mı geliyor dünyaya bilinmez ama tatlı cadı ruhlu bir prenses olsun mümkünse :)
bu alttaki kimisi müzisyen kimisi yıldız taşıyan melekler ise dünyaya gelecek meleğin süsleri....


kimimiz rejim yapar,kimimiz işten bıkar,kimimiz deliliğe vurur.... ama bir ortak noktamız var ki hepimize huzur buldurur.
kalpten bağlıyız Bozcaada'ya...
çocukluğumuzun bir kısmı beraber geçtiğinden sadece yazlık arkadaşı gibi de göremiyorum onları.hani o ergen zamanlarda vardır ya birbirine gıcık olma durumu ; evet biz o evrelerden geçip şimdi birbirine mantıklı fikirler verebilen ama kendine derman bulamayan :) dostluklar yaşıyoruz bu arkadaşlarla...

arkadaş serimden ilki bu tontişin annesi olsun...
kısaca kendisine Mrs. M diyebiliriz zira kanlarında asalet vardır.
duruşu , tavrı , kültürü ayrı bir havadadır. kimilerine göre çok cool kimilerine göre zamanında çok gıcıktır! :) gerçi biz onun her halini biliriz ...
içince sağlam içer bünyesi genlerinden sağlamdır...sakindir ama sakin olduğuna bakmayın delilikte vardır,dobradır.haksızlığa tahammülü yoktur...öğretmenlikte nasıldır bilmem ama benim öğretmenim olsun istemezdim hayır yani o gözle bakamayacağımdan :) kendisine bakınca anlamsız yere hala nedenini bilmeden katıla katıla gülmelerimizi hatırlarım. ve sorarım biz o gün neye gülmüştük?
o da bilmez bilmemeye güleriz. :)

anneliği de mükemmel olacaktır canım arkadaşımın.eli kulağında haberini bekliyoruz doğacak minnoşun...
aklıma gelmeyen cümleye dökülmeyen daha çok yazılacaklar var da kısa olsun böyle kalsın bu yazı.
Bozcaada'da akşamları kordonda yürürken gördüm ilk bu kızları. iyi arkadaştılar bense yeniydim adada.pek soğuk ve uzak bulurdum onları.sonra bir gün....



şu sıralar dillere dolanan duygusallığıma eşlik eden bir arkadaşım daha var ...anlatacaksam eğer ikinci sıraya onu koyayım istedim...
kendisine zamanında Nirvana H. derlerdi ... 
kimin dediğini nerden çıktığını bilmesek bile hakkında rivayetler rivayetler üstüne :)
kendisi ergen zamanlarında pek bir isyankardı. her sene adaya bir daha gelmeyeceğini söyler ama bir sonraki sene yine gelirdi.sonradan mı sevdi hep mi seviyordu orası kendine kalsın ama adadaki zamanlar onsuz renksiz olurdu.
kendisiyle kısık ses konusunda ayrı bir birlikteliğimiz vardır.Bozcaadada tek eğlencelik mekanımız Salhanede günü bitirdiğimizde seslerimizin iyice gitmesiyle kendimize gelirdik.tanıdıgım kadarıyla hep idealleri vardı.hedefini net olarak ben göremesem bile inanıyorum ki bütün bu çalışmalarının sonunda çok çok iyi yerlere gelecek.kendisiyle gurur duyuyorum. :)
yıllar geçtikçe o deli dolu kız gitti mi hayır... hala kıpır kıpır...ama kendisine eklenen bir şey oldu ; ağlaklık.
sonunda bana eşlik eden biri oldu dedim ... birbirimizin yerine ağlamışlığımız bile var...
kırmızı hırkalı kız seni iyi ki tanımışım....

sırayla gidiyorum madem...en başta da dedim ya birbimizden pek hoşlanmayarak başladığımız arkadaşlıklarımız vardır diye...
aslında neden hoşlanmadığımızı ya da böyle bir söylentinin nereden çıktığını bile bilmiyoruz...
ne zaman böyle iyi arkadaş olduk onunda farkında değiliz.mücadele ettiğimiz başka şeyler var şu sıra ; kilolar gibi.. :)

aklımda kendisiyle ilgili ilk ve en yakın sahne ; okul bahçesindeki bir düğünde doyasıya göbek attığımız bir sahne... hatta karıştırmıyorsam mor çiçekli bir elbise hatırlıyorum üstünde...ama emin olamıyorum ah bu yaşlılık! :(
arkadaştır,dosttur...lakap dersen herhangi bir lakap bulamıyorum ama kendisi gittiği yere havasıyla bir Arap Baharı estirebilir. bence öyle bir havası var hem esmer hem yemyeşil gözler falan .. sanata yatkındır bir zamanlar fotoğraf çekiyordu diye hatırlıyorum.Salhane'de bir kilit ya da zincir fotoğrafladığını hatırlıyorum.tiyatroyu sadece sevmez oyunları takip eder ve gider.
gayet mistik bir falcı rolüne girebilir bir oyunda.(en azından benim gözümde)
şu sıralar hayattan gelin rolünü kapmış hazırlanıyor...
yaza düğünümüz var ama kına gecesi de istiyoruz ;)
bu arkadaşımızı ayırt etmek için ipucumuz N olsun ?

ada grubundan geç zamanlarda tanıdığım bir gece hüngür hüngür ağlayıp zırlayıp kafasını şişirdiğim bir cenevarımız, bir deli kızımız daha var.
o ada sevdalısıdır.yaz kış her fırsatta gider.denk gelip her seferinde görüşemesek bile sosyal medyadan takipteyim kendisini ve bilirim ki son zamanlarda tehtit dolu sözler yazmış sayfasına.zira kendisine ''neden çalışmıyorsun ? baba parası mı yiyorsun ? ''gibi sorular yönelteceklere baştan yapmış uyarısını.hayır o değil o yazıyı okudugumdan beri sorasım geliyor :) muhabbetine doyum olmazlardan. ;) Salhanenin son zamanlarında motoruyla saolsun beni eve bırakmışlığı çoktur. yoksa o yol o kafayla yürünmez çekilmez... 
bir de adaya bıraktığımız bir arkadaşımız daha var. adanın sarı gelin'i. sessiz , sakin, iyi kalpli, kedisever,böyle o sakin sakin konuştukça insanın dinleyesi gelir... o adaya değil aşka gitti. kendilerinden Mrs. M 'i örnek alıp aşk çocugunu dünyaya değil adaya ve aramıza getirmesini diliyorum...

kısa kısa ,belki gerekli belki gereksiz ama ben içimden geçenleri dökeyim istedim. çünkü hafıza bir yerde bizi yarım bırakıyor ve ben unutmak istemiyorum.aklıma estikçe yazdıklarım sonradan dönüp okudugumda bambaska zamanlara götürüp yüzümü gülümsetiyor.

hepinizi ayrı ayrı seviyorum..hep beraberken ise sevgim taşıyor böyle adada olup sizi soğuk Ayazma suyuna atmak istiyorum. ;)



                                                                                                                               

25 Şubat 2012 Cumartesi

sabah böyle uyansam ...


bazen pazartesi sendromuna giren insanlara imreniyorum çunku onların haftasonu denilen 2 günü kapsayan dolu zamanları var. cumartesi oldugunda işe gitme dertleri olmadıgından cumayı bir bayram havasında doya doya yaşayıp , cumartesi keyıflı uzun bir uyku sonrası aklına eseni yapma hakları var.
benimse arkadaslarım tarafından bakıldıgında -sonucta kendı kendımın patronu oldugum,kafama eseni yapma hakkımın oldugu-ki hiç böyle değil,

neyse çiçeklere olan alerjimin ötesinde birşey varsa oda sevgim :)
teyzemin eskiden beri ellerinde çiçek buketleriyle gittiği her misafirlikten aklımda kalan bir geçmişe dönük alışkanlık ve sevgi.

yarın sabaha dair hayalimse ;

keyfime göre uyanmak zorunda kaldıgım, cumartesi sokaklara dökülen kalabalıgın arasına karısmak zorunda olmadıgım, sahile inip çayımı yudumlarken gazetemı uzun uzun okuyacagım,sonra hava guzel olsa bile canım miskinlik yapmak istiyorsa eve kapanıp film izleyip blogları gezdiğim kitabıma kendimi kaptırmışken uykuya dalacagım bana ait bi gün.
bir de yoldan aldıgım üstteki gibi pembe çiçeklerim olsun...

                                                                                                                                      

18 Şubat 2012 Cumartesi

pantone sevdası!

tasarımla renklerle uğraşan herkes pantone terimini bilir.pantone nedir okumak isterseniz buyrun...
kendi sitesine gitmek isterseniz de buraya buyrun 

gittiğim fuarda gezinirken pantone sevdalılarına hitap eden tasarımların kullanılabilir ürünlere yansıdığını gördüm...sandalyesinden , çiçek saksısına, metal saklama kutusundan , muglara herşeyde pantone kullanılarak rengarenk sunulmuş...



                      mesela bu alttaki kutuları sade bir tasarım ofisinde raflarda hayal ettim.hem ortama hem duruma yakışmaz mı?renk katmaz mı?üstelik seçtiğiniz pantone renkleriyle...


              ya da cam önünüze yine seçtiğiniz renklerden oluşan bir düzenleme ile içine birbirinden mis kokulu çiçekleri ekseniz?





17 Şubat 2012 Cuma

İstanbuda kar...




Yilin son karini da bu gece mi goruyoruz? Yakin zamanda ilk cemre havaya dusecekmis ona dayanarak umit ediyorum bu karin son olmasini...

Bu yil kara soguga fazlasiyla doyduk sanirim. Gerci yazi kurak gecirmektense topragin yagmur ve kar suyuna doymasini yegleriz.

Okan Bayulgenin muhabbet krali programinda takip ettigim bazi bloggerlar vardi bu gece. Bloglardan ziyade farkli konulara yogunlasilsa bile sosyal medyanin gucunu bildigimiz medyadan farkliliklarini gosterdi. Sonuna kadar bekleyemedim cunku konu cok dagildi durdu. Bi ara teknoloji, bi ara hatiralar , bi ara bloglardan para kazanilip kazanilmadigi gibi birbirinden alakasiz seyler konusuldu hal boyle olunca yarin ise giderken trafikte cekilecek kesmekes aklima dustu ve girdim yatagima...

Simdilik iyj geceler...

15 Şubat 2012 Çarşamba

kurabiye aşkına!


bloglar sayesinde herkes kendi yetenek keşfini yaptı mı dersiniz? emeğe saygım sonsuz asla laf edemem ama son zamanlarda iş ehli olsun olmasın herkesin  Xphotography, Yphotography gibi veya bilimum cookie - pasta tasarımı yapanlar arttı.El sanatları gerçekten insanın ufkunu açan, gözünüze başka bir bakış açısı katan bir uğraş.Eğer içten gelen ilhamınız da kuvvetliyse elinizden kurtuluş yok.

İnternet dünyayı öylesine küçülttü ki insan yeniliklerin hızına yetişemez halde...

Burada gördüğüm bir poşet tasarımı size farklı şeyler denemeniz açısından fikir olabilir.

Kurabiye canavarı fikri tartışılmaz , güzel olmuş...



bu poşeti görür görmez içinde kurabiye canavarlı cupcakeler hayal ettim. oysaki daha yeni tatlılardan uzaklaşma kararı  almıştım... :)

hayal gücünüze bıraktığım kendi tasarımınız bir yana buyrun burada kurabiye canavarı karton poşet yapımı...

öncelikle düz bir karton poşet alıyorsunuz...


arkasından eminim anaokulundan beri yapabildiğiniz yuvarlaklar kesiyorsunuz göz hazırlamak için....

koca ağzını ve agzının kenarına yerleştirdiğiniz kurabiyesini de koydugunuzda poşetiniz artık servise hazır :)


ne kadar basit yollar ile ne güzel sonuçlar elde edilebileceğinin örneğidir bu poşet :) sevdim bu fikri.kendim de farklı bir poşet tasarlayıp buraya koyacağım .
sevgiler ;)

9 Şubat 2012 Perşembe

bu sabah...

bu sabah karla uyandık güne...
cicişeylerdükkanından haberiniz vardır...yılbaşı öncesinde kendisiyle irtibata geçip benim için elinde yıldız tutan bir melek yapmasını rica etmiştim. benim için mi yaptı bilmiyorum ama blogunu takipteyken baktım ki son çalışmalarının arasında elinde yıldız tutan bir melek ...hemen siparişimi vermeliyim derken altta elinde yıldızlı pamuk prensese rastladım....

daha önce söylemiş miydim?elinde yıldız tutan melek koleksiyonu yapıyorum. henüz koleksiyon aşamasının çok başlarında olsam bile , mümkün oldugunca seçiçi davranıp illaki melek olması yıldız tutması yetmiyor , hoşuma gitmesi en önemlisi.
gelelim bu sabaha...soğuğa rağmen enerjimi topladım geldim işe....güne başlamışken kargodan paketimin geldiğini görünce yüzüm güldü...
ikiside birbirinden şirin bir meleğim bir pamuk prensesim oldu. ama bir eksiğimiz var ...
fotoğraftaki eksiği bulunuz.
ipucu: pamuk prenses :(


evet buldunuz... yıldızı eksik :(
oysa yıldızlı görmüş ve vurulmuştum ben ona...
sizin de istediğiniz size özel detaylarla oluşturulmuş el yapımı farklı bir hediye alternatifiniz olsun isterseniz ciciseylerdükkanını ziyaret etmenizi tavsiye ederim.

8 Şubat 2012 Çarşamba

aşka yelken açalım mı?

aşk için atıp tutmayı ne çok seviyoruz değil mi? her yer 14 şubata kadar kırmızı egemenliğinde.
global dünyada, kapitalizme kendini kaptırmış her insanoğlu gibi, ne kadar bu günlerin tüketime dayalı sistemine kendimizi kaptırmak istemesek bile insan içten içe ne yapsam sevgilime diye düşünmüyor değil...

insan aşka aşık olunca hayatın ona bahaneler sunması ekstra değil de nedir?küçücük dünyamıza soktuğumuz, insanı bazen kahreden bazen göklere çıkartan adına aşk dediğimiz bu duyguyu kimbilir kaç İsveçli bilim adamı araştırdı...sonuç ???

7 den 70 e kalp çarptığı sürece, insan aldandığı sürece o kelebekler çırpınıyor insanın içinde....fizyolojik gerçekliği hakkında bilimsel verileri paylaşmaya gerek yok... varlığı veya yokluğu üzerine herkesin kendince dönemsel fikirleri olabilir..
aşka inanmaya o kadar meyilliyiz ki masallarımızda bile kurbağaları prenslere dönüştürüyoruz bir öpücükle,yüzyıllardır uyuyan güzel olup beyaz atlı prensimizin bi öpücüğüyle yeniden hayata dönüyoruz,sindrella olup kaybettiğimiz ayakkabının aşkı ayağımıza getireceğini düşünüyoruz....bütün bu masallarla büyürken hayat yolunda hep mucizeleri bekliyoruz.ama gerçeklerle karşılaşınca yani hayatın diğer yüzünü de görünce tüm o inandığımız masallar yok oluyor.ama şimdi konumuz bu değil...



konumuz aşk...
konumuz 14 Şubat...

kırmızıya bürünen bir kaç mağazadan görseller..

internette ayıcık buketlerini çok zaman önce görmüş bizde ne zaman yapacaklar bakalım demiştim. yapmışlar...cici olmuş...



mor ekoseli bir köşe hazırlayan marmaraforum tepehome kırmızıdan kaçanlara iyi bir alternatif sunmuş...

hediyelik güllü kutular, aşk sofranız için güllü peçete , güllü mumlar ve daha fazlası....

bunlar da porland'ın sevgililer günü için hazırlamış oldugu porselen servisler... ben 2. fotograftaki büyük tabakları beğendim...

ve hediyeleri koymaya ayıcıklı karton poşetler.... favorim!

ve son fotoğraf instagram hesabımdan gelsin...beyaz fırının 14 Şubat için hazırlamış oldugu alternatiflere göz atmadan tatlı seçeneklerinizi belirlemeyin derim....göz atmak için buyrun beyaz fırın online!


1 Şubat 2012 Çarşamba

keçeden mutluluklar

el sanatlarıyla alakalı o kadar çok blog var ki.... yazı başlığıma koydugum bir blog adı mıydı yoksa aklıma takılan beğendiğim bir slogan mı net olarak hatırlayamadım...
keçenin  materyel olarak kullanımı çok çok eskilere dayanıyor. neredeyse bilinen ilk tekstil ürünüymüş.internetin yalancısıyım.bloglarda gezinirken birbirinden farklı örneklerini gördüğüm birçok tasarım var.malzemeyi dogru harmanlayıp ortaya çıkan ürüne vurulmamak elde değil.kolay şekil verilebilmesi de sanırım çalışmayı kolaylaştıran bir neden.

İtalya'da Macef fuarındaydım.Keçe kullanılarak yapılmış ürünlerin sergilendiği bir stand dikkatimi çekti ve tabii fotografını çekmeden geçemedim.Eminim burada da çektiklerimin alası yapılıyordur.- ki yapılıyor :) 



                        bu ev çantalar çok hoşuma gitti...      



renkleri bu şekilde kullanarak yeni birşeyler oluşturmayı sevenlere göre keçe sanatı ... zamanla, sabırla ve emekle alakalı olarak eminim çok güzel şeyler ortaya çıkabilecektir.
insan yeter ki istesin!



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...